Cumhuriyet’in 100. yılına gireceğimiz bu yılda 14 Mayıs genel Seçimleri, Türk Siyasi Tarihi’nde bir dönüm noktasıdır. 85 milyona dayanan nüfusuyla Türkiye ya devam ya tamam diyecek. Sonuç ne olursa olsun Türkiye’nin kaderi oylanacak ancak çözüm bekleyen sorunlar da var:
1.Sığınmacılar: 2010 yılında ABD tarafından organize edilen BOP adı altında ülkelerin demokratikleştirilmesini hedefleyen ancak Arap Baharı olarak siyasi literatüre yansıyan ve hedef ülkeleri iç karışıklıklara sokan kaostizm sonu Suriye İç Savaşı olarak Türkiye’nin kucağına bomba gibi düştü. Her iki ülke açısından telafisi zor olan birçok sonuçları olan bu iç savaşla Suriye; IŞID ve akabinde YPG/PYD unsurlarıyla parçalanmanın eşiğine geldi. Türkiye açısından ise güneyimizde hiç yoktan YPG/PYD gibi ABD destekli silahlı bir (terör) unsur türedi. İkinci olarak sayısı 5 milyonu buldu tahmin edilen Suriyeli sığınmacı Türkiye’ye geldi. 10 bin, 100 bin değil milyonlarca yabancının yarattığı güvenlik ve asayiş sorunu bir tarafa yoksul halka da ek külfet yüklendi. Üçüncü olarak 17. yüzyıldan beri ulusumuza ve toprağımıza göz dikmiş Rusya daha çok güneyimize yerleşti. Dördüncüsü Halep ve Bayır Bucak Türkmenleri Rus bombardımanları altında ezildi. Beşincisi Türkiye’deki ilk devletimizin kurucusu Süleyman Şah türbesi yerinden oldu. Son olarak sınır ötesi harekat zorunluluğu doğdu.
2.Yabancılar: Ülkelerindeki iç karışıklıklardan dolayı yüzbinlerce Irak, Afgan, Pakistan, Ukraynalı ve Rus uyruklu yabancıların Türkiye’ye yaptığı düzensiz göçlere Afrika ve diğer ülkelerden gelenlerin de eklenmesiyle tahmini 13 milyon civarındaki yabancı (ve sığınmacı) varlığının yarattığı güvenlik, asayiş ve ekonomik sorunları acil çözüm beklemektedir. Buna yabancıların gayrimenkul edinmeleri de dahil.
3. Mavi Vatan ve Doğu Akdeniz: 2007 yılından beri Doğu Akdeniz’de dolambaçlı yollarla Türkiye’yi dışlama gayreti içinde bulunan Güney Kıbrıs ve Yunan dış politikasına karşı bölge ülkeleriyle ulusal çıkar gereği ilişkiler geliştirilmelidir. Ki tarihsel ve kültürel açıdan bize yakın ülkelerin Türkiye’ye karşı birlik oluşturmaları oldukça esef verici. Libya ile yapılan antlaşma takdire şayan ise de daha çok ülkeyi kapsamalıdır.
4. Ege Denizi ve Adalar: 1912 Balkan Savaşı sonrası donanmamızın çürütülmesinden dolayı Ege adalarının neredeyse tamamı elimizden çıktı. Burnumuzun dibindeki Meis’in durumu bile üzücüdür. Ege Denizi, Türk ve Yunan ortak denizi olup Türkiye’yi kısıtlayan Yunan tezlerinin yanında egemenliği tartışmalı adacık ve kayalıkların da Yunanistan tarafından oldubittiye getirilmesi kabul edilemez. Ancak Yunanistan’ın dış politikadaki etkinliğine karşı yeni tezler geliştirilmelidir. ABD’nin Rusya’yı baskılama bahanesiyle Batı Trakya ve Ege adalarında konuşlanması ve adaları silahlandırması ulusal güvenliğimize yapılan bir baskıdır. Ortak tarihimizden doğan mutfak ve kültür zevkimiz kadar gensel karışıklığımızın da olduğu Yunanistan ile ortak çıkarlara dayalı politika geliştirilmesi vazgeçilmez değilse de önemlidir.
5. AB Üyeliği: 1071’den beri Türkiye’nin yönü Roma’dır. Selçuklu ve Doğu Roma’nın mirasçısı olarak Otmanlı bir Balkan devletidir. 1808 Sened-i İttifak, 1839-56 Tanzimat ile Islahat fermanları Otmanlı’nın Avrupa devleti sayılması, 1876 Anayasa’nın Kabulü ve Meşrutiyet’in ilanı ve 1923 Cumhuriyet’in ilanı bunun en bariz göstergesidir. 1963’teki AB üyeliği için yapılan Ankara Antlaşması ile son nokta konmuştur. Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları ile bireysel özgürlüklerin gelişmesi açısından Türk halkı bunu hak etmektedir. Türkiye’nin rotası Ortadoğu değil Avrupa’dır.
6. Kardeş/Dost Ülkeler: Azerbaycan’ın sevinci sevincimiz, kederi kederimizdir. Dağlık Karabağ’da Türkiye’nin gösterdiği destek takdire şayan olup hak yerini geç de olsa bulmuştur. Bundan sonra yüzyıllardır birlikte yaşadığımız ve gen alışverişimizin de bulunduğu Ermeniler ile ılımlı politikaların geliştirilmesi iki ülkenin çıkarına olacaktır.
Soydaş sayılabilecek Macaristan kardeş ülke statüsündedir. Ha keza bir Türk boyunun adını taşıyan Bulgaristan da buna dahil edilebilmelidir. Bosna-Hersek, Arnavutluk, Kosova, Makedonya da dost veya kardeş statüsünde değerlendirilmelidir.
Türkistan’da yer alan soydaş veya kardeş ülkelerle kültürel ve siyasi ilişkiler başarılı olup ayrıca geliştirilmelidir. Özerk ve federal yapıdaki soydaş veya kardeş ülkelerle de kendilerine halel gelmeyecek biçimde kültürel ilişkiler geliştirilmelidir. Doğu Türkistan konusunda gelişmiş ülkelerin de desteği sağlanarak bu minvalde ciddi adımlar atılmalıdır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması konusunda yeni politikalar geliştirilmelidir.
7.Enflasyon: 2020 yılından beri belirgin biçimde ortaya çıkan sürekli fiyat artışları ve yüksek enflasyonun yarattığı ekonomik kriz düşük/dar gelirli ve sabit ücretliyi olumsuz etkilemektedir. Ücretlerdeki 2,7 katlık artışa rağmen ev, arsa, kira, araç ve diğer ürün fiyatlarında yaklaşık on kat bir artış yaşanmıştır.
Mal, mülk, döviz geliri olanlar ve dövizi bulunan yabancılar daha da zenginleşerek yaşam kaliteleri artmış ve ülke nimetlerinden daha çok yararlanır olmuştur. Ülkenin ekonomik olarak küçülen ama kültürel olarak var olan orta kesiminin yaşam kalitesi düşmektedir. Türk halkı birinci dünya ülkelerine dahil olması gerekirken Avrupalı, Amerikalı ve Uzak Doğulunun yaşam kalitesinden daha düşük bir yaşamı hak etmemektedir.
8.Kamu Personel Rejimi: Eşit işe eşit ücret kamuda bir iyileşme yaratmışa da bazı kurumların iş yükü dikkate alınmadığından eşit unvana eşit ücrete dönüşmüştür. Bazı meslek gruplarına yapılan iyileşmeler kamu personel rejiminde oransal olarak dengenin bozulmasına neden olmuştur. Diğer taraftan aynı işi yapan denetmen/ müfettiş gibi kariyer meslek mensuplarında görülen taşra/merkez ayrımı çağdışı bir uygulamadır. Maliyede Vergi Müfettişliği ile bu sorun çözülmüşken bazı kurumlar bu durum hala bir sorun olarak devam etmektedir.
Diğer taraftan kamu yararı ve verimliliği tartışılmadan 2007 yılında mevsimlik işçilerin, 2017 yılında da taşeron işçilerin doğrudan kadroya geçirilmesi yerine kamuya açık genel/merkezi sınavla alım yönündeki beklentiler gerçekleşmemiştir. EYT ve yapılanma gibi gelecek kuşakların geleceğinden gidecek ve diğer yurttaşlar üzerinde olumsuz etki yaratan eylemlere hak, adalet ve kamu yararı açısından bakmak gerekir. Diğer taraftan kamu sektöründeki maaş ve aylık dengesizliği de ele alınmalıdır.
9.Terör: On yıllardır ayrılıkçı, bölücü ya da anayasayı hedef alan gerek iç gerekse dış kaynaklardan beslenip bu ülkenin malına, canına ve kanına kasteden her türlü terör ve terör faaliyeti ile mücadele etmenin en etkin yolu onun kaynaklarını kurutmaktan geçer. Bu konuda devlet millet el ele vererek hukuki, iktisadi, sosyolojik ve siyasi çözümler geliştirilerek etkili bir mücadele yöntemi benimsenmelidir. Ayrıca diğer ülkelerin ve uluslararası kamuoyunun da desteğini kazandırılacak politikalar geliştirilmelidir.
Uluslararası camiada etkin ve saygın bir ülke olmak için tarihsel geçmişimizin de bulunduğu ülkelerle ilişkiler yoğunlaştırılmalıdır. Örneğin İsrail halkının Türkiye’ye karşı tarihsel bir gönül borcu bulunmaktadır. Kuzey Afrika ülkeleri yine öyle. Pakistan, Japonya, Güney Kore, Malezya, Endonezya, Şili, Venezuela, Küba gibi ülkeler dost ülkeler arasındadır. Bunların sayısını artırmak mümkün.
Cumhuriyetin 100. yılına yaklaştığımız bu dönemde nice yüz yılara…
Ülkenin kanayan yarasına işaret etmissin başarılarının devamini diliyorum